Verem Savaşı Eğitim ve Propaganda Haftası ilk olarak 1947 yılında itibaren bütün dünyada olduğu gibi Ülkemizde de çeşitli etkinliklerle kutlanmaya devam ediyor. verem hastalığı, korunma yolları ve Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT) konularında toplumun bilgilendirilmesi ve bu hastalığın halen önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunun bütün kesimlere duyurulması açısından çalışmalar yürüten İl Sağlık Müdürlüğü Eğitim Şube Müdürlüğü tarafından Ceza İnfaz Kurumunda seminer verildi.
Edinilen bilgilere göre, “Eğitim Etkinlikleri programı kapsamında; 02.02.2009 günü 14.00–15.00 saatleri arasında Eğitim Şube Müdürü Tekin Güler ve Verem Savaş Dispanseri Baştabibi Dr. Tarık Balat ta oluşan eğitim ekibi ile Eğitim Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanan Sunum, bilgi notu, afiş ve broşürlerden yararlanılarak, Verem hastalığının yayılma riskinin fazla olduğu, önemli hedef gruplarımızdan olan ve mutlaka tarama programı ve eğitim programına alınması gereken, İlimiz E Tipi Ceza İnfaz kurumundaki hükümlü, tutuklu ve personellere konu hakkında gerekli bilgileri içeren eğitim verilmiştir. Dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri tüberküloz mikrobu ile enfekte dorumdadır. Bu insanların yüzde onu yaşamlarının bir döneminde vereme yakalanacaklardır. Her yıl tahminen 8,9 milyon kişi verem hastalığına yakalanmaktadır. Veremden her yıl 1,6 milyon insan ölmektedir. Bunların çoğu Asya, Afrika ve Latin Amerika’dadır. Eski Sovyetler Birliği Ülkelerinde de ölümler fazladır. Dünyada bir tek etkene bağlı tedavisinin olmasına rağmen en çok ölüme yol açan hastalıktır.
Verem eğitimine yönelik bilgilendirme programında katılımcılara yönelik açıklamalarda bulunan İl Sağlık Müdürlüğü Eğitim Şube Birim Müdürü Tekin Güler dikkat edilmesi gereken konuları sırasıyla şu şekilde sıraladı. Konuşmasında, Tüberküloz’un binlerce yıldır var olduğuna değinerek Veremin Mycobacterium tuberculosis adı verilen bir mikropla oluştuğunu belirten Güler, Dünyanın bütün uluslarından insanlarda ve zengin-yoksul, genç-yaşlı herkes de hastalık yapabilir.
Tüberküloz en çok akciğerlerde olmak üzere bütün organlarda hastalık yapabilir. Organlara zarar verir. Tedavisiz bırakılırsa ya da kötü tedavi edilirse öldürücü olabilir. Tedavi ile tümüyle şifa sağlanabilir. Erken ve uygun tedavi başlanır, yeterli süre tedavi edilirse hastalar yüzde yüz iyileştirilir. İyileşme kalıcıdır, şifa sağlar. Tüberküloz mikrobu vücuda girdikten sonra uzun süre hastalık yapmadan kalabilir. Bu dönemde vücut tarafından oluşturulan savunma yanıtları, mikropları aktif olmayan bir şekilde tutarlar. Buna tüberküloz infeksiyonu ya da kişinin infekte olması diyoruz. Günümüzde her üç kişiden biri tüberküloz mikrobunu vücudunda taşımaktadır. Yani tüberküloz mikrobu ile enfektedir. Kişi, kendisinin infekte olduğunu genellikle bilmez. Tüberkülin(PPD) cilt testi yapılırsa pozitif olur. Bu yolla infekte olduğu anlaşılır. Bu dönemde mikroplar bir anlamda hapsedilmişlerdir.
Vücuttaki tüberküloz mikropları aktif halle gelirse hastalık yaparlar. Hastalık ciddidir. Tedavi edilmediği sürece, tuttuğu organda hasar yapar ve bu hasar giderek artar. Tedavi edilmezse öldürücü olabilir. Mikropların vücuda girdikten sonra hastalık yapma süresi farklılıklar gösterir. Vücut direnci düşükse hızla hastalık gelişebilir, ya da yıllar sonra hastalık gelişebilir. Mikrop alıp infekte olanlardan ancak % 10’u yaşamları boyunca hastalanırlar. Hastalığın gelişmesine yol açan vücut direncini kırıcı hastalıklar ve etkenler vardır. AIDS hastalığı bu bakımdan vücut direncini en çok kıran hastalıktır. Bu nedenle AIDS ve Tüberküloz birbirlerine en büyük desteği veren iki beladır. Hastalığın gelişmesine yol açan diğer direnç kırıcılar şeker hastalığı, böbrek hastalığı, bazı kanserler, ilaç ve alkol bağımlılığı, sigara, madenci hastalığı ve diğer bazı ciddi hastalıklardır diye konuştu.
Muş Ovası Gazetesi
Yorum Yapılmamış