Emek ve Demokrasi Platformu tarafından belediye meydanında düzenlenen basın açıklamasına katılan HDP Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan, burada yaptığı konuşmada Şırnak’tan yeni geldiğini belirterek; Ben, bölgeden geliyorum. Uzun zamandır Şırnak’taydım ve orada basına yansıyan bütün Taybet anamızın, Miray bebeğimize direkt şahit olan, eliyle teslim almış cenazeleri, eliyle ailelerine teslim etmiş biri olarak karşınızdayım. Bu mesele, inanın ne hendek meselesi, ne klasik akla gelebilecek basit bir taleple, açıklanabilecek bir durum değil dedi.
Kürtlerin samimi olarak barışı istediğini savunan Özkan sözlerini şöyle sürdürdü; Hiç gidip, Şırnak’ta ya da Kürdistan’ın herhangi bir ilinde, ilçesinde bu halkın ne istediğini hükümet, devlet sormuş mu? Halkın talebi, 100 yıldır Türkiye Cumhuriyeti’nde devam eden siyasi rejimin, parlamenter sistemin ya da devletin sisteminin Kürtlere gördüğü tek şey, ölümdür. Bu sistem, kim başa gelirse gelsin hiç fark etmiyor. Gelen her parti, her hükümet, Kürt halkına ölüm reva görmüştür. Bir halk 100 yıl boyunca öldükten sonra kalkıp artık ‘ben ölerek kendimi ispat etmek istemiyorum, onurlu, şerefli, eşit ve özgür bir Türkiye’de, diğer Türkiye halklarıyla birlikte yaşamak istiyorum’ demesinden daha ahlaki, daha vicdanı ve yasal olan nasıl bir tablo olabilir ki. Türkiye tarihinde çok katliam var ama bugün Kürt halkı, Kürt halkının evlatlarının cenazeleri, günlerce kar altında bırakılmaya, bize de bu hali mecburmuşuz gibi dayatmaya çalışmak isteyen bir sistem var. Bu savaş, Kürt halkına açılmış olabilir ama bu savaşın tamamı Türkiye’yi de yakacaktır. Gelin, halen ölen Kürt halkı olmasına rağmen, anasını, bacısını, evladını yitiren Kürt halkı olmasına rağmen, halen gerçek anlamda hiçbir beklentisi olmadan en temiz haliyle barışı zikreden, barış taleplerini zikreden ve yükselten yine Kürt halkıdır. Bu konuda Türkiye’de Kürt halkından başka, samimi olarak bu meseleye yaklaşan da ne yazık ki hiçbir kesim yoktur.
Özkan konuşmasının devamında ise şunları söyledi; Dolmabahçe deklarasyonundan neden vazgeçtiniz? Bu sorunun cevabının Türkiye halklarına açıklamak zorundasınız. Biz, seçim çalışmalarında HDP barajı aşmazsa katliam olur dediğimizde, Muş halkı başta olmak üzere herkes dinliyordu. Bugün, savaşı kimin başlattığı, katliamın kimin eli tarafından yapıldığına dair bir tek soru işareti olmadığını düşünüyorum. Kürdistan’da analar ölüyor, evlatlar ölüyor. Hiçbir sebebi olmadan, gerekçesiz bir şekilde. Bu süreçte ortaya çıkmayan, aydınlanmayan hiçbir vaka yok. Van’da 12 tane gencin infazı da, Taybet anamızın infazı da ne yazık ki özellikle hedef alınan herkesin, bütün yitirdiklerimizin, öldürülme sebebi ortadadır. Fakat bu gördüğünüz halk 50 yıldır direniyor, 100 yıldır bu sisteme karşı dimdik ayakta. İlk defa ölmüyor ve emin olun ki, onuru için, onurlu bir yaşam için sadece açık bir şekilde suç olmadan Kürt’üm diyebilmek için ve bunun Türkiye’deki yasalara da yeniden kanun olarak ele alınması için her defasında demeye de devam edecek. Kürtler, hem siyasi olarak hem de bütün pratiklerinde şu anda sindirilmeye çalışılıyor, hiçbir hak talebinde bulunmasın isteniyor. Ancak ne Kürtler eski Kürtlerdir, ne de talep ettikleri de anormal şeyler değil. Yeni yapılacak olan anayasada sadece tanınmak, bu halkın evlatları olarak, Türkiye’de yaşayan bir halk olarak, tanınmak istemekten başka hiçbir talebi yoktur. Lütfen şu anda yaşananları illegalleştiren, terörize eden hem havuz medyasını, hem de Ankara’da oturup karlar altında ölümlere reva görülen insanlarımızın acısını yüreğinizde hissedin dedi.
Muş Manşet Gazetesi
