Muş Barosu Başkanı Av. Abdülbaki Çelebi, son zamanlarda Türkiye´nin gündeminde olan çocuk velayetleri ile ilgili açıklamalarda bulundu. Çocuğun korunması ve temsil edilmesi için öngörülmüş hukuksal haklardan biri olan velayet ile ilgili yaptığı açıklamasında, çocuğun kararının öncelikli olması gerektiğini belirten Çelebi, Konu ile ilgili mahkeme bir karar verdiği zaman, eğer çocuk velayeti kendisine verilen şahıs da değilse, diğer taraftan alınıp kendisine verilmesi için mecburen icra kanunu kullanılması zorunlu bir durumdur. Buda genelde olumlu bir karardır ama bazen gerçekten mahkeme kararı, çocuğun istediği doğrultuda verilmeyebilir. Bu durum kamuoyunda yansıdığı gibi sıkıntılar meydana geliyor. En azından mahkeme karar verdiği zaman çocuğunda rızasının alınması lazım. Örnekteki olaylarda, çocukların yaşları gerçekten büyük. Bu tür durumlarda en azından çocuk hangisini istiyorsa, onun yanına verilmesi lazım. Bu konuda çocuğun kararı, öncelikli olması gerekiyor. Çocuğun tercihinin öncelikli olması icap eder ve ayrıca bu konuda sadece psikolog raporlarıyla yetinmemesi gerekiyor şeklinde konuştu. Mahkemenin Velayet Konusunda Vereceği Kararda, Çocuğun Fikri Alınmalıdır Mahkemenin velayet konusunda vereceği kararda çocuğun fikrinin önemli olduğuna dikkat çeken Çelebi, Çocuk velayeti bir tarafa verildiği zaman icra ve polis aracılığıyla olmazsa, bu sefer daha çok büyük hatalar olur. Kendisine velayet verilen taraf, bu sefer o mahkeme kararını zorla yerine getirmek gibi bir durumla karşı karşıya gelebilir. Konu ile ilgili bir uyarı gönderilebilir, belli bir süre verilebilir, bu süre içerisinde teslim edilmezse ikna yöntemi ile veya eğer gerçekten çocuk istemiyorsa, aile direkt mahkemeye velayetin değiştirilmesini de talep edebilir. Yasalarda da böyle haklar var, kullanılabilir. Velayetin iki tarafa verilmiş olması yetki kargaşasına neden olur. Bundan dolayı mahkeme velayeti ya anneye ya da babaya verir. Bu bazen sorunlara da neden olabilir. Bu durumda mahkemenin velayet konusunda vereceği kararda, çocuğun fikri alınmalıdır diye konuştu. Türk Medeni Kanununun Velayet Tüzüğü Türk Medeni Kanunu´nun velayet tüzüğü ile ilgili olarak maddeler halinde sıraladığı bilgilendirmesinde ise, Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana ve babadan alınamaz. Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velayeti altında kalırlar. Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hâkim, velayeti eşlerden birine verebilir. Velayet, ana ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir. Ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir. Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmışsa hâkim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velayeti babaya verir. Eşler, ergin olmayan üvey çocuklarına da özen ve ilgi göstermekle yükümlüdürler. Kendi çocuğu üzerinde velayeti kullanan eşe diğer eş uygun bir şekilde yardımcı olur; durum ve koşullar zorunlu kıldığı ölçüde çocuğun ihtiyaçları için onu temsil eder. Ana ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar. Çocuk, ana ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür. Ana ve baba, olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı tanırlar; önemli konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar. Çocuk, ana ve babasının rızası dışında evi terk edemez ve yasal sebep olmaksızın onlardan alınamaz. Çocuğun adını ana ve babası koyar. Ana ve baba, çocuğu olanaklarına göre eğitirler ve onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişimini sağlar ve korurlar. Ana ve baba çocuğa, özellikle bedensel ve zihinsel özürlü olanlara, yetenek ve eğilimlerine uygun düşecek ölçüde, genel ve mesleki bir eğitim sağlarlar. Çocuğun dini eğitimini belirleme hakkı ana ve babaya aittir. Ana ve babanın bu konudaki haklarını sınırlayacak her türlü sözleşme geçersizdir. Ergin, dinini seçmekte özgürdür. Ana ve baba, velayetleri çerçevesinde üçüncü kişilere karşı çocuklarının yasal temsilcisidirler. İyi niyetli üçüncü kişiler, eşlerden her birinin diğerinin rızasıyla işlem yaptığını varsayabilirler. Vesayet makamlarının iznine bağlı hususlar dışında kısıtlıların temsiline ilişkin hükümler velayetteki temsilde de uygulanır. Velayet altındaki çocuğun fiil ehliyeti, vesayet altındaki kişinin ehliyeti gibidir. Çocuk, borçlarından ana ve babanın çocuk malları üzerindeki haklarına bakılmaksızın kendi malvarlığı ile sorumludur. Velayet altındaki çocuk, ayırt etme gücüne sahip ise ana ve babanın rızasıyla aile adına hukuki işlemler yapabilir; bu işlemlerden dolayı ana ve baba borç altına girer. Çocuk ile ana veya baba arasında ya da ana ve babanın menfaatine olarak çocuk ile üçüncü kişi arasında yapılacak bir hukuki işlemle çocuğun borç altına girebilmesi, bir kayyımın katılmasına ve hakimin onayına bağlıdır. Çocuğun menfaati ve gelişmesi tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve baba duruma çare bulamaz veya buna güçleri yetmezse hakim, çocuğun korunması için uygun önlemleri alır sözleri yer alıyor. Bir Aile Yanına Veya Bir Kuruma Yerleştirebilir Çocuğun ana ve babadan alınarak bir aile yanına veya bir kuruma yerleştirebilineceği belirtilen tüzüğün devamında, Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunur veya çocuk manen terk edilmiş halde kalırsa hakim, çocuğu ana ve babadan alarak bir aile yanına veya bir kuruma yerleştirebilir. Çocuğun aile içinde kalması ailenin huzurunu onlardan katlanmaları beklenemeyecek derecede bozuyorsa ve durumun gereklerine göre başka çare de kalmamışsa, ana ve baba veya çocuğun istemi üzerine hakim aynı önlemleri alabilir. Ana ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu önlemlerin gerektirdiği giderler Devletçe karşılanır. Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır. Çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hakim aşağıdaki hallerde velayetin kaldırılmasına karar verir: ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, özürlü olması, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi. Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması. Velayet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi atanır. Kararda aksi belirtilmedikçe, velayetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün çocukları kapsar. Velayete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi, velayetin kaldırılmasını gerektirmez. Ancak, çocuğun menfaati gerektirdiğinde velayet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velayet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir. Velayetin kaldırılması halinde ana ve babanın çocuklarının bakım ve eğitim giderlerini karşılama yükümlülükleri devam eder. Ana ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu giderler Devletçe karşılanır. Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır. Durumun değişmesi halinde, çocuğun korunmasına ilişkin önlemlerin yeni koşullara uydurulması gerekir. Velayetin kaldırılmasını gerektiren sebep ortadan kalkmışsa hakim, re´sen ya da ana veya babanın istemi üzerine velayeti geri verir ifadeleri yer alıyor.
FıratDemir
Yorum Yapılmamış