Diyanet-Sen Muş Şube Başkanı Feyat Asya, Diyanet-Sen Ar-Ge birimi tarafından hazırlanan
Diyanet- Sen Ar-Ge birimi tarafından hazırlanan ‘Türkiye’de uyuşturucu bağımlılığı ve manevi çözüm yolları’ raporunu kamuoyu ile paylaştı.
Asya, rapora göre; uyuşturucu kullanımı, ölümlerin yanı sıra, yaşamların dramatik bir şekilde kararmasına, bireyin ve toplumun refah düzeyinin düşmesine, madde ile ilintili suç ve kazaların, enfeksiyon hastalıklarının artmasına yol açtığını söyledi. İlimizde durumun daha farklı olduğuna dikkat çeken Asya, Muş gibi küçük illerde kullanım oranı az. Ancak çeşitli uyuşturucu madde kullanımı olduğu bilinmekte ve raporda yer almaktadır.”diye konuştu.
Diyanet-Sen Muş Şube Başkanı Feyat Asya, “Birleşmiş Milletler, Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi’nin (EMCDDA) ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlı Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi ve TÜİK verileri referans alınarak hazırlanan rapora göre Türkiye’de uyuşturucu kullanımı her geçen gün ciddi artış gösteriyor. Birleşmiş Milletler raporlarına göre dünyada 180 milyon insan uyuşturucu kullanıyor. Avrupa ülkelerinde ise kokain kullanımının son on yıl içinde 2 milyon kişiden 4,1 milyon kişiye çıkarak ikiye katlandığı belirtildi. Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi’nin (EMCDDA) raporuna göre ise 1990’lardan itibaren uyuşturucu kullanımının dramatik bir artış gösterdiği, günümüzde tüm Avrupalı yetişkinlerin neredeyse dörtte birinin en az bir kez uyuşturucu kullandığı aktarılmaktadır. İngiltere’de 2 milyon vatandaşın düzenli olarak yasadışı madde kullandığı açıklandı. İngiliz Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan araştırmaya göre, üç yetişkinden biri yasaklanmış maddelerden birini kullanmış. Ortaöğretim çağındaki her 4 öğrenciden biri bu maddelerle bir şekilde tanışmış. Üstelik 10 kişiden biri son bir ay içinde uyuşturucu kullandığını söylüyor. 16 yaş altında olup da uyuşturucu kullanımı sonrası hastaneye başvuranların sayısı son on yılda yüzde elli oranında bir artış gösteriyor.”dedi.
Son Yıllarda Artış Var
Bağımlı sayısının birçok ülkeye göre Türkiye’de daha az görüldüğünü belirten Asya, “Ancak son yıllarda hızlı bir artış gözleniyor. Türkiye’de son bir yıl içerisinde 150’nin üzerinde kişi uyuşturucudan hayatını kaybetti. Yine uyuşturucu bağlantılı kazalardan ise 145 kişi öldü. 2005 yılında uyuşturucudan gözaltına alınıp tutuklananların sayısı 4 bin 125 iken bugün bu rakam 25 binin üzerinde. 2010 yılında sadece esrar yüzünden gözaltına alınanların sayısı ise 28 bin 625 olarak belirlendi. Geçmiş yıllarla kıyaslandığında suç türü açısından madde bağlantılı suçlar sürekli artış gösteriyor. Bu suçlardan 2007 yılında 8 bin 320 olan tutuklu ve hükümlü sayısı 2008’de 10 bin 533’e, 2009’da 15 bin 447’ye yükseldi. 2010 yılının Mayıs ayı itibariyle ise madde bağlantılı suçlardan ceza infaz kurumlarında 23 bin 800 hükümlü ve tutuklu bulunuyor. 2009 yılında sadece eroin ile ilgili yapılan operasyonların sayısı 1743 iken bu sayı 2010 yılında ise 2619’a çıktı. 2009 yılında eroin ile ilgili gözaltına alınan şüpheli sayısı 4140 iken bu sayı 2010 yılında ise 5417’ye çıktı. 2010 yılında eroin yakalamalarında görülen düşüşe rağmen gerçekleştirilen operasyon sayısında yüzde 50, yakalanan şahıs sayısında ise yüzde 21 artış görülmüştür.”diye konuştu.
Türkiye Uyuşturucuda Kırmızı Alarm Veriyor
Diyanet-Sen Muş Şube Başkanı Feyat Asya, Türkiye’de 2009 yılında yatarak bağımlılık tedavisi gören en küçük kişinin yaşı 11, en büyük kişinin ise 65 olarak saptandığını belirtti.
Asya şöyle devam etti: “Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (EGM-KOM) Daire Başkanlığı’na bağlı Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM) tarafından hazırlanan 2010 yılına ait “Türkiye Uyuşturucu Raporu”nda çarpıcı veriler yer aldı. Tedavi görenlerin ilk kullanım yaşı ortalaması 21 olarak bildirilen raporda, yatarak tedavi gören 2 bin 594 kişinin yüzde 35,08’i yaşamları boyunca en az bir kez enjeksiyon yoluyla madde kullandığını belirtti. Enjeksiyon yoluyla madde kullananların ilk enjeksiyon yaşı ortalaması 28 olarak saptanırken, enjeksiyon yoluyla en erken ilk madde kullanım yaşı 12, en büyük yaş ise 52 olarak kayıtlara geçti.
Son yıllarda ise uyuşturucu madde kullanımında ve erişiminde internetin de büyük bir etkisi var. Kullanıldığında esrar etkisi veren “baharat” veya “bitki” olarak nitelenebilecek ürünler dünyada yayılmaya başladı. Özellikle internet aracılığıyla pazarlama hızla yayılmış ve hedef kitlesi her geçen gün artma eğilimi gösteriyor.”
Boşanmalar Kullanımı Arttırıyor
Uyuşturucu kullanımının artması ve küçük yaşlara kadar düşmesinin bir diğer nedeni ise ailelerde yaşanan sıkıntılar olduğuna dikkat çeken Diyanet-Sen Muş Şube Başkanı Feyat Asya “Ülkemizde son yıllarda ciddi bir artış gösteren boşanma rakamlarının en önemli yan etkisi ise boşanan ailelerin çocukları ile boşanan genç çiftlerin uyuşturucuya yönelmesi. Boşanma olayları, genellikle evliliğin ilk yıllarında ve özellikle gençler arasında yaygın. Boşananların yüzde 48’i, 20-34 yaş grubunda olanlar. Yani genç nesil, hayatının baharında bu büyük felaketle karşılaşıyor. Genç yaşta olan kadınlar, erkeklere göre daha çok boşanıyor. Hem de ezici bir oranla. Toplamda 20-34 yaş grubunda boşanan kadın oranı, yüzde 54. Aynı yaş grubunda olan erkeklerin oranı ise, yüzde 42. TÜİK’in rakamlarına göre 2008’de 99. 6 bin, 2009’da 114.1 bin çift boşandı. 2010 yılının ilk üççeyreğinde ise 87 bin 43 çift, eşiyle yollarını ayırdı. Son 8,5 yılda, toplam 863 bin 453 çift eşiyle yollarını ayırdı. TÜİK, çiftlerin boşanma nedenini de araştırmış. Buna göre, boşanma vakalarının yaklaşık yüzde 95’i ‘geçimsizlik’. En başta da ekonomik sıkıntı. Ardından zina, cana kast, cürüm ve haysiyetsizlik, terk, akıl hastalığı ile diğer nedenler geliyor.
Uyuşturucu İle Mücadelede Çözüm Önerileri
İlköğretimin ikinci kademesinde uyuşturucu ve madde bağımlığı konusunda dersler olmalı veya en azından bu noktada bütün okullarda MEB tarafından zorunlu olarak sınıflarda uyuşturucu ve madde bağımlığının zararları bir bir anlatılmalı…
Ortaöğretim (Lise) düzeyinde ise sağlık taramaları yapılmalı. Öğrencilere uyuşturucu ve madde bağımlılığının zararlarının insanın hayatında nelere mal olduğu anlatılmalı.
Okullardaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin bir kısmı ünite olarak uyuşturucuya ayrılmalı. Öğretmenler öğrencilere uyuşturucu ve madde bağımlılığının manevi ve dini açıdan zararlarını anlatmalı, dini açıdan yasak olduğu öğrencilerin hayatlarına mal olacak yanlış davranışlarda bulunulmaması konusunda bilgi verilmeli.
Diyanet İşleri Başkanlığı gençliğimizi tehdit altına alan bu veba ile mücadele konusunda imamlara yeterli bilgiyi vermeli. İl ve ilçe müftülükleri bünyesinde oluşturulacak birimlerde uzman kişiler imamlara bu konuda yeterli bilgileri aktarmalı. İmamlar ise bunu bulundukları bölgelerdeki camilerde ailelere uyuşturucunun sakıncaları konusunda uyarılarda bulunmalı.
Uyuşturucu ve madde bağımlılığının yasaklarla belli bir noktaya kadar engellendiği bilinmekte. Bu noktada ise manevi eğitimin önemi bir kez daha ortaya çıkmakta. Manevi eğitimin güçlü bir şekilde verildiği İmam Hatip Liseleri’nde uyuşturucu ve madde bağımlılığının azlığı bunu açıkça göstermekte. Bu yüzden bu okulların orta kısmı açılmalı bu sayede ise öğrencilerin uyuşturucudan uzak tutulması sağlanmalı.
Uyuşturucu ve madde bağımlılığı ile ilgili kolay erişim engellenmeli. Bu noktada ise sanal dünya internette büyük önlemler alınmalı. Okullarda ve evlerde öğrencilerin uyuşturucuya kolay erişimi noktasında internet filtreleri kullanmalı. Bunun için ise BTK ve bu noktada yetkili merciler gerekli takipleri yeterince yapmalı ve bu sitelere erişim engellenmeli.
Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Uyuşturucu ve Madde Bağımlılığı ile ilgili bir birim oluşturularak, MEB’e yeterli materyal ve Ar-Ge faaliyetlerinde bulunarak bilgi sağlamalı. Oluşturulacak bir çok bağımsız site ile öğrencilere uyuşturucunun zararları anlatılmalı. Sosyal medya bu noktada etkili bir şekilde kullanılmalı. Uyuşturucunun kararttığı hayatların hikayeleri ve görüntüleri bu noktada takipçilere ulaştırılmalı. Her ilde bulunan üniversiteler ile MEB ve diğer yetkili kurumları arasında işbirliği sağlanarak, üniversite de görevli personelin bu noktada yardımcı olmaları sağlanmalı. Madde bağımlılığı tedavi merkezlerinin sayısı ile bu kurumlarda çalışan personelin sayısı ve çeşitliliği artırılmalı ve eğitimli personellerin bu kurumlarda çalışması sağlanmalıdır. Madde bağımlılığı merkezlerinin tüm yurtta yaygınlaşması sağlanmalıdır. Önleme etkinliklerin etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmalıdır. Önleme etkinliklerini yürütecek kuruluşlara destek verilmelidir.
Şark Telgraf Gazetesi















