Türkiye’nin 3. büyük ovası olan 84 bin hektarlık Muş Ovası’nda erozyon sebebiyle tarıma dayalı arazilerin yok olduğu bildirildi. Ormanların bilinçsiz tahrip edilmesi ve akarsu kenarlarının ağaçlandırılmaması sebebiyle gün geçtikçe çoraklaşan Muş Ovası’nda tarım arazileri büyük ölçüde heba oluyor. İlkbahar mevsiminde dağlardan akan suların, ovadan geçen Murat ile Karasu nehirlerinin yanı sıra Çar Çayı, Arak Çayı, Abdulbahar Deresi ve Soğurman Deresi’nin yataklarını her geçen gün genişletmesiyle tarım arazilerinin büyük zarar gördüğü vurgulandı.
Konuyla ilgili açıklama yapan uzmanlar, tarım arazilerinin önemsenmesi gerektiğini vurgulayarak, “1980’li yıllarda Muş genelinde 120 bin hektar ormanlık alan bulunurken, günümüzde bu rakam 76 bin hektara düşmüştür. Tarım alanlarının yok olmasının sebebi ise ormanlık alanların az olması nedeniyle ilkbahar mevsiminde kar sularıyla birlikte yüksek kesimlerden gelen taş ve toprak yığınlarının dere yataklarını taşırmasıdır. Dere yatakları her geçen gün genişlerken, bu durum karşısında tarıma dayalı araziler yok olmakla karşı karşıyadır” dedi. Uzmanlar, vatandaşların bu konuda bilinçlendirilmesi ve Muş Ovası içinden geçen dere kenarlarının ağaçlandırılması gerektiğini sözlerine eklediler.
Türkiye Erozyonla Mücadele Vakfı (TEMA) Muş İl Temsilcisi İhsan Aytemiş, vatandaşların ormanları kesmeleri ve yeni yeşeren filizlerin keçiler tarafından yenmesi nedeniyle Muş’ta doğa varlığının her geçen gün yok edildiğini söyledi. Muş’ta son yıllarda ormanların bilinçsizce tahrip edilmesiyle ilgili açıklama yapan TEMA Muş İl Temsilcisi İhsan Aytemiş, Muş’un her geçen gün çoraklaştığını kaydetti. Geven bitkisi gibi erozyonu önleyici bitkilerin hayvan yemi diye köylüler tarafından kesilmesinin erozyon, sel, seylap, heyelan gibi büyük felaketleri beraberinde getirdiğini kaydeden Aytemiş, “Muş’ta ormanlar ve doğa varlığı her geçen gün yok oluyor” dedi. Muş’un her geçen gün çoraklaştığını anlatan Aytemiş, “Karasu ve Murat nehirleriyle diğer çayların ve derelerin yakınındaki binlerce dekarlık tarım arazisi tamamen yok edilmiştir. Tabi bu sebepledir ki beraberinde bölge insanı ekonomik, eğitim, sağlık ve diğer birçok alanlarda geri kalmıştır. Muş halkının sağlıklı yaşaması, eğitim alanında gelişmesi, orman ve diğer doğa varlıklarına sahip çıkmaları ekonomi alanında gelişmeye ve büyümeye bağlıdır. Muş’ta ve özellikle köylerde ikamet eden vatandaşların ekonomik durumları iyi bir düzeyde olsaydı, öğrencisi, çiftçisi ve diğer köy sakinleri gerekli eğitimi almış olsalardı ve doğa varlıklarını yok etmek isteyenlere caydırıcı müeyyideler getirilseydi bugün Muş her yönüyle geri kalmış, Türkiye’nin en son illeri arasında yer almış olmayacaktı” dedi.
Yıllar önce Muş’un 358 köyünden 93’ünün orman köyü iken bugün yarısından fazlasında ormandan eser kalmadığını bildiren TEMA İl Temsilcisi İhsan Aytemiş konuşmasını şöyle sürdürdü: “Muş, toprak kaybında meşe ormanlarına rağmen en çok paya sahiptir. Son yıllarda Türkiye genelinde resmi kayıtlarda ortalama erozyon oranı yüzde 20 iken, Muş’ta yüzde 27,6; şiddetli erozyon Türkiye genelinde yüzde 36,4 iken Muş’ta yüzde 20,7, çok şiddetli erozyon Türkiye genelinde yüzde 7 iken Muş ‘ta yüzde 21,9 olarak gerçekleşmiştir. Genel toplamdaysa Türkiye genelinde erozyon oranı yüzde 73,4 iken Muş’ta ise yüzde 70,2’dir. Yağan kar ve yağmurlar sadece bir yıl yağmış olsa Muş ovası erozyon, sel, seylap sonucu millerle dolacaktır. Çakıl, kum ve dere yatakları olacaktır. Bir çok köy ve yerleşim birimleri sel suları ve kumlar altında kalacaktır. Milyarlarca değerde ekonomiye zararı söz konusudur. Düşünün ilkbaharda havaların birden ısınması ve yağmurların yağması sonucu eriyen kar yığınları, ormanların yok edilmesiyle çıplak kalan dağlarda tepelerde ve yamaçlarda erozyon, heyelan ve doğa afetlerin meydana gelmesine sebebiyet verdiği gibi hayatı da tehdit etmektedir. Bolluğun, bereketin kaynağı olan Karasu ve Murat Nehri sahipsiz kalan Muş Ovası’na, insanına bolluk ve bereketi yerine musibet ve felaket getirmektedir.” Topkan Haber Ajansı