Muş Emek ve Demokrasi Platformu ile İHD, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle, Atatürk Parkı önünden, Necmettin Dede Parkına yürüyerek basın açıklamasında bulundu.
Etkinliğe Muş HDP Muş Milletvekili Demir Çelik’de katıldı. Yapılan basın açıklamasında: “Yaklaşık 6000 yılı bulan yazılı insanlık tarihinde 15 binden fazla savaş yaşanmıştır ve neredeyse yaşamı boyunca savaş görmemiş ya da tanık olmamış insan yok gibidir.
İkinci Dünya Savaşından sonraki “barış ve huzur ortamında” bile (1945-1991) irili ufaklı 150’nin üstünde savaş gerçekleşmiş ve 60 milyonun üzerinde insan yaşamını yitirmiştir. Bu sayının 19. yüzyıl savaşlarındaki toplam kayıpların iki katından fazla olduğu belirtilmektedir. 1992 yılından bugüne yaşanan savaş ve çatışmalar bu sayıyı neredeyse iki katına çıkarmış, ölen, yaralanan, mağdur olan ve göç etmek zorunda kalan insanların sayısı daha da artmıştır.
Ulusal ya da uluslar arası sorunlarını dayatma, şiddet ve güç kullanma yoluyla çözmeye çalışan bir devlet giderek bir şiddet toplumuna dönüşecektir. Bir devletin problem çözme biçimi giderek vatandaşları tarafından da benimsenebilir. Şiddet şiddeti doğuracak, şiddet sarmalı giderek büyüyecektir. Savaş amaca ulaşmak için şiddet kullanımını meşrulaştıracak ve insan öldürmenin önemsiz bir şey olduğu fikrini yaygınlaştıracaktır. En önemli tehlike budur. Bu tehlikeye karşı başta yöneticiler olmak üzere tüm toplumun duyarlı olması, savaşa karşı durması ve barış için çalışması gerekmektedir. Ülkemizde etnisite ve mezhep ayrılığı nedeniyle yaşanmış olan Dersim ve 6-7 Eylül olayları, Çorum, Maraş ve Sivas katliamları ve Güneydoğu’da son 30 yıldır onbinlerce kişinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan çatışmalar ülkemizde toplumsal barışa gölge düşürmektedir. Tüm bunların yanında son zamanlarda tırmanışa geçen toplumsal, siyasal ve etnik kutuplaşmanın boyutları endişe vericidir.
Edirne, Selendi ve Mersin’de başlayan ve İnegöl ve Dörtyol’daki olaylarla devam eden etnisite kaynaklı çatışmalar, linç girişimleri toplumsal barışın bozulacağı ve yeni acıların yaşanabileceği endişesi yaratmaktadır. Savaşın ve şiddetin sonuçlarını ortadan kaldırmak, acı çeken ve travmatize olan insanların sağlatılması ve topluma uyumlarının yeniden sağlanması kadar, savaşa her yönüyle karşı olmak, savaşı ve şiddeti ortaya çıkaran, üreten toplumsal dinamikleri değiştirmek, savaşsız bir dünya yaratmak için çabalamayı da gerektirir. Savaşa karşı olmaksızın sadece onun yaralarını sarmayı hedefleyen bir yaklaşım yabancılaşmış ve kendi geleceğinde söz sahibi olma becerisini kaybetmiş yığınlar yaratmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Üzülerek belirtmeliyiz ki, ülkemizde ve dünyada hayatta karşılaşılan her sorunu güç ve şiddet kullanarak çözeceğine inanan bir anlayış giderek yaygınlaşmaktadır. Gündelik hayata nüfuz eden çatışma kültürü her köşe başını savaş, çatışma meydanı haline getirmek istemektedir. Amerikan ve küresel emperyalizmin desteklediği gericilik, din istismarcılığı, ortaçağcılık, IŞİD gibi terör örgütlerini yaratmıştır. Bu açıdan laiklik, halkların inançlarını özgürce yaşamaları son derecede önemlidir. Bugün Ortaçağcıların Ortadoğu’da yaptıkları dini kendine göre tanımlayıp, dini kuralları kamu düzeninin kuralı haline getirmek, halkı mezheplere bölmek, halkları birbirine düşürmektir. Bugün, etnik ve dini farklılıkların, bir zenginlik değil bir çatışma nedeni haline getirilmesi üzerine kurulu emperyalist hegemonya projelerinin sonucu olarak, halkların bugünleri, gelecekleri ve bir arada yaşama umutları yok edilmeye çalışılıyor.
İnsan yaşamını sadece sayılara indirgeyen ve bu ülkeye felaket ve acı getirmekten başka hiçbir şeye yaramayan baskı ve şiddet politikalarından vazgeçilmelidir. 30 bin insanımızın yaşamını yitirmesine yol açan 15 yıllık çatışma döneminin yarattığı tahribatlardan ders çıkarılması gerekir. İnsan hakları ve Hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir ülkenin yaratılabilmesi için saldırı ve şiddete son verilmelidir. Devletten operasyonların durdurulmasını ve adalete ve eşitliğe dayalı toplumsal kalıcı ve kültürlere saygı temelinde göstermelik olmayan düzenlemeler yapılmalı.
Bürokrasi yeniden yapılandırılmalıdı. Tüm siyasi hükümlü ve tutuklular ile ülke dışındaki siyasi gruplar için koşulsuz bir genel af çıkarılmalıdır. Yaşadığımız coğrafyada şiddet ve savaş ortamı içinde 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne giriyoruz. Irak, Suriye ve Filisten’de yaşayan insanlar uzun süredir yoğun saldırılarla karşı karşıya. Bir tarafta IŞİD çeteleri çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden vahşice öldürüyor. Uygarlığın doğduğu kadim topraklarda yaşayan Ezidiler, Süryaniler, Ermeniler, Şiiler, Araplar, Türkmenler, Kürtler, Keldaniler, Aleviler, yani bir bütün olarak Mezopotamya halkları IŞİD tarafından tehdit ediliyor. Farklı halkların ve inançların eşit ve özgür olarak bir arada yaşamaya başladığı ve Ortadoğu halkları için umut kaynağı olan Rojava’dan püskürtülen bu katliamcı çeteler Şengal’e saldırarak binlerce insanı öldürüyor, kadın ve çocukları kaçırıyor. IŞİD çetesi, işgal ettikleri yerlerde, kadınların helal olduğuna dair fetvalar çıkararak kadın bedenlerini ganimet olarak görüyor. Kadınlar pazarlarda satılmak üzere kaçırılıyor ve tecavüze uğruyor. Bu zulme dayanamayan Şengal halkı dağlarda yaşam mücadelesi veriyor.
Ezidi halkı, kendi vatanında soykırıma uğruyor. Ninova’da da IŞİD çeteleri binlerce insanı öldürüyor, halk ana yurdundan ayrılmak zorunda kalıyor. Diğer tarafta ise İsrail Devleti bütün bir yaşam altyapısını ortadan kaldıran biçimde Gazze’yi tahrip ediyor, yakıyor yıkıyor ve insanları katlediyor. İsrail Devleti’nin ırkçı politikaları Filistin ve Arap halklarının acı çekmesine, her yıl yüzlerce insanın, çoluk çocuğun ölmesine yol açıyor. Savaşın, şiddetin, ırkçılığın, ayrımcılığın, eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin dünyasına karşı, barışın hüküm sürdüğü, farklı halkların ve inançların eşit ve demokratik bir ortamda yaşadıkları bir dünyanın mümkün olduğunu biliyoruz. Çocukların ve gençlerin ölmediği, kadınların şiddetin her türüne maruz kalarak mağdur olmadığı, katliamların yaşanmadığı, kimsenin yerinden yurdundan göz etmek zorunda bırakılmadığı, ırkçı politikalara geçit verilmediği bir dünya, bölge ve ülke için mücadelemizi sürdürüyoruz. Yağmacı ve imhacı anlayışların, emperyal güçlerin Ortadoğu’yu talan etmesine, farklı kültürleri yok etmesine göz yummamak, sessiz kalmamak amacıyla, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle bir kez daha çağrıda bulunuyoruz. 1. Uluslar arası kamuoyu Şengal’deki katliama seyirci kalmamalı, heyetler göndererek insanların yaşadığı ağır sonuçların ve yaralarının sarılmasına derhal yardımcı olmalıdır. Lice ve Varto’daki çözüm arayışlarına olumlu bir tepkinin kalıcı bir çözümün etkisi olarak hükümetçe el atılmalı bu denli çözüm yolları baskı ve şiddet faktörleri ile çözülmeye çalışılmaması gerekmektedir. 2. Rojava’da farklı halkların ve inançların bir arada, demokratik ve eşit bir şekilde yaşamasını sağlayan bölgesel yönetimler tanınmalı ve desteklenmelidir. Bu demokratik model sadece Suriye için değil, farklılıklar mozaiği olan bütün Ortadoğu için bir örnek olarak değerlendirilmelidir. 3. Şengal’den Gazze’ye, Ninova’dan Rojava’ya kadar katliamlar ve saldırılar karşısında demokrasi ve barış güçleri el ele vermeli ve insanlık dramının yaşanmasına son vermek için ortak mücadele etmelidir. Siyasi iktidar, sığınmacıların koşullarının iyileştirilmesi çabalarını artırmalı, Suriyeli sığınmacılarla Türkiye halklarının karşı karşıya gelmelerin iengellemek için her türlü insani ortamı sağlamalıdır. AKP Hükümeti, İsrail’in Gazze’de Filistinlilere uyguladığı katliam karşısında, bu saldırgan devlet ile olan bütün askeri anlaşmaları iptal etmelidir. 4. Türkiye’de iç barışın sağlanması en az dış barış kadar önemlidir. Kürt halkının barış talebi karşısında hükümet daha fazla ayak sürememeli, vakit kaybedilmemelidir. Siyasi iktidar, Türkiye’deki çözüm ve barış sürecinde somut sonuçlara ulaşılabilmesi içni ehr türlü yasal ve fiili düzenlemenin yapılması, Kürt halkının demokratik, haklı ve meşru taleplerinin karşılanması için hızla adım atmalıdır. Şengal, Rojava, Ninova ve Gazze halkları yalnız değildir. Katliam ve saldırılar karşısında onların yanındayız ve onlarla dayanışma içindeyiz” denildi.
Muş Ovası Gazetesi